.

.








5 Mart 2009 Perşembe

ENVER PAŞA

TARİHİN ÜSTÜNÜ ÖRTEMEDİĞİ ADAM
ENVER PAŞA Tarih kendi içinde dersleri barındıran bir okuldur, tarihi okumakta yetersiz milletleri büyük sıkıntılar beklemektedir...
Enver Paşa hakkında ne zaman yazsam Türk Milletinin kendi tarihi hakkında ne kadar yetersiz bilgiye sahip bir millet olduğu gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalıyorum.
Kendi tarihini yabancıların yazdıklarından öğrenen Türk Milletinin bu yetersizliğinin yanı sıra Türk Milliyetçilerinin de bundan nasiplenmiş olması esas üzücü kısım aslında.
Düşüncelerini önemsediğim bir fikir adamı tarih kendi içinde dersleri barındıran bir okuldur, tarihi okumakta yetersiz milletleri büyük sıkıntılar beklemektedir der. Ne kadar doğru. Üzerinden 100 yıl geçmiş bir çöküş dönemini doğru okuyamadığı için bugün içinde bulunduğumuz kuşatma ile karşı karşıyayız…
Türk tarihi çok büyük bir tarihtir.
Her büyük milletin tarihinde olduğu gibi Türk tarihinin değişik dönemlerinde büyük haksızlıklara maruz kalmış isimler vardır. Bu isimler haksızlığa maruz kaldıkları gibi ölümlerinden sonra da yıllarca sürecek karalama kampanyalarının hedefi haline getirilmiştir.
Enver Paşa bu haksızlığa uğrayan isimlerin başında gelmektedir.
Kulaktan dolma, ilkokul talebesi seviyesinde tarih bilgisine sahip cehalet erbabının en kolay saldırdığı Enver Paşa…
İngiliz emperyalizmine kafa tutma cüretinde bulunduğu ve çöken Osmanlıyı yeniden ayağa kaldırma teşebbüsünde bulunduğu için hakkında İngilizlerin “lanetlensin” hükmü verilen Enver Paşa.
Tarihin bile hakkında hüküm vermekte zorlandığı Enver Paşa…
Mustafa Kemal’in “bir güneş gibi doğdu, bir gurûb ihtişamı ile battı” dediği Enver Paşa.
Enver Paşa hakkında yazmadan evvel Enver Paşa’nın içinden çıktığı Osmanlı’nın durumuna bir bakmak zorundayız.
Enver Paşa’nın yaşadığı Osmanlı bugün bizim Mc Donalds İslamcılarımızın ballandıra ballandıra anlattığı imparatorluk haşmeti ve görkemine sahip Osmanlı değildir.
O dönem İngiltere- Fransa- Rusya dünya egemenliği savaşı vermektedir. Bu mücadelede Almanya ve Avusturya da pay almaya çalışmakta ve bu devletlerin Orta Doğu ve Hindistan’daki hâkimiyetini kırmaya çalışmaktadır. İngiltere Osmanlı topraklarındaki petrolü, Ruslar ise Boğazlar ve İstanbul’u istemektedir. Fransa ve Almanya Osmanlı topraklarında demiryolu ve bankacılık alanında çekişmeye girmiştir. İngiltere, özellikle de Almanların büyümesini önlemek bakımından tarihi Rus-Alman çekişmesinde Rusların yanına geçmiş ve Boğazlarımızı ve İstanbul’u, bu hususta derin bir iştiyakla yanan Ruslara vaat etmiştir.
2. Abdülhamit son derece kötü şartlarda bir İmparatorluk devralmıştır. Tarih 1876. Osmanlı siyasi ve ekonomik olarak bunalımdadır. Daha 3 yıl evvel Osmanlı moratoryum- borç erteleme ilan etmiştir. İçeride meşrutiyet sesleri artmış, Balkanlarda Rusların teşvikiyle ayaklanmalar baş göstermeye başlamıştır. Sırbistan ve Karadağ ile savaş devam etmektedir.
Tahta çıkmasından bir yıl sonra patlak veren Osmanlı- Rus savaşı kaybedilmiş, Ruslar Çatalca’ya kadar gelmiştir. Erzurum ve Edirne kaybedilmiştir.
Tunus Fransızlar, Mısır İngilizler tarafından işgal edilmiştir. 1881 ve 1882…
Rumeli’nin doğusu Bulgarlara bırakılmıştır. Sonrasında Osmanlı Yunan savaşı çıkmış Osmanlı savaşı kazandığı halde Batılı devletlerin araya girmesiyle Girit özerk olmuş yani Tunus ve Mısır gibi Girit’te kaybedilmiştir. Bosna Hersek, Avusturya’ya bağlanmış 2. Meşrutiyet’le Girit Yunanistan’a, Bosna Hersek Avusturya’ya bağlanmıştır.
Yine aynı dönemde Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiş Osmanlıda bunu kabul etmek zorunda kalmıştır.
İngilizler denge siyaseti uygulayan Abdülhamit Hanı Berlin konferansında yalnız bırakmış, terk etmiştir. Kıbrıs, Berlin konferansında kaybedilmiştir. Sonrasında Osmanlının I.Dünya savaşına girmesiyle İngiltere, Kıbrıs'ı toprakların kattığını açıkladı. Berlin Anlaşmasının sonuçları özetle Kıbrıs İngilizlere bırakılmış, Sırbistan, Romanya, Karadağ bağımsızlığını kazanmıştır. Bulgaristan prensliği kurulurken, Ermeniler için doğuda reform yapılması kararı alınmıştır. Ermeni sorununun başlangıcı olarak kabul edeceğimiz bu anlaşma ile Ermeni sorunu Uluslararası zeminde yer aldı. Duyuni Umumiye kurulmuş Osmanlı yabancı bankaların istilasına uğramıştır.
Görüldüğü gibi Erzurum, Edirne, Mısır, Tunus, Girit, Bosna Hersek, Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Karadağ kaybedildiği halde İttihatçılar ve Enver Paşa henüz ortada yoktur. Üstelik Osmanlı ekonomik olarak da tükenmiştir. 1873’de moratoryum ilan etmiş, 1881’de Duyuni Umumiyeyi kabul etmiştir. Osmanlının yer altı ve yerüstü kaynakların işletme hakları Fransız, İngiliz ve Alman şirketleri ve bankalarına bırakılmıştır. Yani görmek istemeyenlerin anlayacağı dille söyleyelim. Osmanlı iflas etmiş, bitmiş tükenmiştir.
Kapitülasyonları- yabancılara tanınan vergi imtiyazları- kabul eden Osmanlı için İlber Ortaylı “Osmanlı İmparatorluğu bu döneme girdiğinde artık yarı sömürge bir ülkeydi” değerlendirmesini yapmaktadır.
Abdülhamit Han’da durumun farkındadır. 1876’dan beri kendisine dost görünen İngilizler, artık Osmanlı’nın parçalanmasına karar vermiştir. Osmanlı ile İngiltere arasında yaşanan bu ayrılık Almanya ve Osmanlıyı daha Enver’den çok önce birbirine yakınlaştırmıştır.Enver Paşa’nın Alman hayranlığından dem vuranların gözünü kapadığı bu tarihi hakikat orta yerde dururken Osmanlı artık Berlin’den sonra dost ve umut olarak Almanya’yı görmeye başlamıştır. Abdülhamit, Osmanlı’nın yeniden ayağa kalkması için Panislamizm siyasetini deneyecektir.
“Tek İslam devleti yüce Osmanlı devletidir. Padişah Halifedir” sloganı ile Panislamizm’in, yeni bir diriliş dönemini başlatacak ideoloji haline getirilmesi için çalışıldı. Yıkımın eşiğinde olan ve tebaasının hayat güvenliği ve refahını sağlamaktan aciz imparatorluk; bütün dünyada ezilen Müslümanları kurtarmak ve onlara önderlik etmek gibi göstermelik bir ideolojiye sığındı.( İlber Ortaylı)
Bugünün AB- ABD yanlısı aydınları gibi o dönemin Osmanlı aydınları da İslam dostu bir Almanya’nın İngiltere’nin yapamadığını yapacağına inanmakta ve Osmanlı- Almanya yakınlaşmasını desteklemektedir. Osmanlıya yönelik parçalama hamlelerini bir Haçlı saldırısı olarak değerlendiren Mehmet Akif’te Almanya’nın bu yakınlaşmasını İslam ve Osmanlı muhibbi bir yaklaşım olarak görmekte İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı Almanya’dan yana tavır almaktadır. Sırat’ı Mustakim’de Osmanlı ve İslam muhibbi Almanlara açık mektup başlıklı yazısında Doğu’ya Almanlar ve Osmanlının birlikte gitmesi fikrini savunmaktadır.
İngilizlerden uzaklaşarak Almanya ile ilişkileri gelişen Osmanlı’da Alman nüfuzu iki alanda kendini göstermeye başlar. İdari Islahatlar ve demiryolu yapımları. Gümrüklerde, maliyede ve polis teşkilatında yapılacak düzenlemeler için Almanya’dan uzmanlar getirilir. Bunu bankacılık, maden işletmeciliğinde imtiyazlar ve tıbbi girişimler izleyecektir. Abdülhamit bu alanlarda yaptığı hamleleri Osmanlı ordusunu modernleştirmede de devam ettirecek ve ordunun modernleştirilmesini Almanlara bırakacaktır. Almanya o dönem dünyanın en gelişmiş ordularından birisine sahiptir.
Görüldüğü gibi orduda Almanya etkisi de Enver Paşa ve İttihatçılar döneminde değil çok daha evvel bizzat Abdülhamit’in onayı ile gerçekleşmiştir. Bağdat demiryolu da Almanlara bırakılmıştır. 1890’dan itibaren İstanbul’a gelen iki Alman profesör harekete geçmiş Haydarpaşa hastanesi bu dönem kurulmuştur. İkdam “ Bu iki millet birbirinin aynası olarak yaratılmıştır Osmanlılar Alman ismini saygıyla anar diyecektir.
Osmanlı aydın çevrelerinde birbirinin aynası olan iki millet değerlendirmeleri yaygınlaşırken Enver Paşa daha çocuktur.
1905’te Japonlara yenilen Rusya, İngiltere ile yakınlaşmıştır. Japonya, Rusya kadar İngiltere için de bir tehdittir. Almanya’da diğer yandan hızla güçlenmektedir. Rus-İngiliz yakınlaşmasının bir başka sebebi de Avusturya'nın Almanya ile birlikte hareket etmesiydi. Fransa, yanı başındaki Almanya'dan korkması nedeniyle, İngiltere ve Rusya'ya yanaşacaktı.

Almanya ile yakınlaşma ve yeni düzenlemelere rağmen Osmanlı 1900’lerin başında Mora isyanıyla yeniden sarsılmış 1912 Balkan savaşları ile adeta çökmüştür. İngilizler, daha evvel olduğu gibi gelişmelere göz yummaktadır. Bir yandan sürekli toprak kaybeden Osmanlı diğer yandan da borç para aramaktadır. 1914’te Basra Kuveyt demiryolu ve Kuveyt’in himayesi karşılığında 3 milyon İngiliz lirası borçlanma sağlanır. Osmanlı dışarıda sürekli borçlanırken Berlin anlaşması ile imtiyazlı yabancı sermaye içeride yerli sermayenin canına okumaktadır. Osmanlıda ekonomik hayat tamamen yabancı şirketlerin kontrolüne girmiştir. Osmanlıda ekonomik hayatın tamamen yabancıların kontrolüne girmesi ileride bu şirketleri millileştirmek isteyen İttihatçıların savaşa girme sebeplerinden birisidir. İttihatçılar Kapitülasyonları kaldırmak ve bu şirketleri millileştirmek istemiştir.
İşte bu yüzyılın başında Osmanlı bu durumdadır ve İttihatçılar ile Enver Paşa bu Osmanlıyı batırmıştır. İçeride bütün ekonomik hayatın yabancı sermayeye teslim edildiği, Balkanlarda yenilgiler yaşayan, imparatorluğun her tarafından ayaklanmaların başladığı bu Osmanlı hayalperest Enver Paşa ve akılsız İttihatçılar tarafından batırılmıştır.
Devam Edecek…
Müjdat öztürk
2023haber.com

BOZKURTLAR; KURBAN KANLARININ, ENVER PAŞANIN MÜBAREK KANINA KARIŞTIĞI KUTSAL PAMİR'DE.
BOZKURT

Yusuf Ziya Arpacık Bin bir meşakkatli yolculuktan sonra Belcivan'a ulaşıyor. Ancak asıl zorlu yol bundan sonra başlıyor. Belcivan merkezde yol güzegahı için yoğun bir tartışma başlıyor. Köylüler tek başına buralara kadar ulaşan BOZKURT’A takdirlerini ifade ederken kendisine her türlü yardımı da yapacaklarını söylüyorlar. Nihayet bir aksakal; uzaklardaki derin vadileri ve karlı dağları işaret ederek yol tarifi yapıyor. Uzun bir müddet sonra Satılmış Kışlağı'na ulaştıklarında Arpacık mest oluyor.

Bu köy;

Enver Paşanın

tarihe not olan Naciye Sultana hitaben son mektubun yazıldığı yer...
25 Temmuz 1922... Satılmış kışlağından Naciye Sultan’a son mektup yazılmıştı. Enver Paşa’nın, o sırada henüz Berlin’de bulunan eşine yazdığı ve bizzat elleriyle dikip hazırladığı deri bir muhafaza içerisindeki tek bir çiçekle beraber gönderdiği bu mektup, şehit edilmesinden tam 10 gün öncesinin, yani 25 Temmuz’un tarihini taşıyordu. Bu son mektubun özellikle bitiş cümlesi dünya aşk tarihini süsleyecek içli kelimelerden oluşuyordu. Son mektup, ‘Karaağaca çakımla ismini yazdım’ cümlesiyle nihayet bulan bir duygu seliydi. Arpacık o ağacı aradı ancak bir sürü Karaağaç vardı. İşte mescit, Kurban Bayram namazının kılındığı yer... Duvarlar yıkılmış ancak yerleri ve izleri ortada. Satılmış Kışlağından Babo Beyan mescidin ortasında durmuş o kanlı bayram günü olanları anlatıyor. Enver Paşanın son namazını kıldığı yerde araba bozulup kalıyor, zaten aracın çıkacağı yolda kalmamış, bundan sonrası yürüyerek intikal. Abıderya Kışlağı... Enver Paşa Camii önünde bayramlaşırken başlayan Rus ateşinin üstüne at sürerken Abıderya köyünün yanından hızla geçiyor.

İşte bu tepeye konuşlanmış Sovyet Rus birliklerinin üstüne

yalın kılıç at koşturan Enver Paşa

bir iki mitralyözü kılıcıyla susturduktan sonra

kalbine bir kurşun isabet eder.

Tam vurulduğu yer...

Enver Paşanın

şehadet şerbetini içtiği bu kutsal topraktan

Türkiyeye getirmek üzere bir miktar alınıyor.
İYİLER İYİDİR